Haber

Taşgetiren: ‘Maarif Modeli yüz yıllık bir proje, nasıl olsa bir şey olur’

Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Türkiye Yüzyılı-Maarif Modeli” projesi muhalefetin eleştirilerine konu oldu. Eğitimde dini referansların egemen olacağına yönelik kaygılarını dile getiren muhalefete karşı, Karar yazarı Ahmet Taşgetiren, “22 yıllık muhafazakâr iktidar döneminde insan kalitesindeki düşüşün telafisini arayan böyle bir çalışmayı dikkat çekici bulmak gerekiyor.” diye yazdı. Modelin uzun uzun tartışılması gerektiğini belirten Taşgetiren, projeyi hayata geçirecek kadroların nasıl yetişeceğini sorgulamak gerektiğini ifade etti.

Ahmet Taşgetiren’in “Türkiye Yüzyılı – Maarif Modeli” başlıklı yazısının bir bölümü şöyle:

“Aklıselim, kalbiselim ve zevkiselim sahibi nesiller yetiştirmek…

‘Bunun için ‘madde-mana, akıl-duygu, nefis-vicdan, insan-toplum ve zaman-mekân dengesini gözetmek…

‘Programları millî, manevi ve insani değerlerimiz istikametinde hayata geçirmek…’

Bunlar, ’muhafazakâr’ bir siyasi kadronun din – felsefe – kültür meseleleriyle uğraşan akademisyenlerine – düşünce insanlarına yazdırdığı metinler niteliğinde. Ne denir, şapka çıkarılır.

Kelimeler, modern – laik çevrelerde yadırganacaktır. Ama ben o çevrelerin ahlâk – erdem – değer dendiğinde tüylerinin diken diken olmasını anlıyor değilim. Ne kadar seküler olsanız, yine de insan olarak bir ’değer’e sahip olmanız gerekir. O ’değer’in bir yerde şu veya bu din ile bağlantılı olması da kaçınılmazdır. Onun için sadece ’Değer – erdem – ahlâk’ ve ’bunların din ile bağlantısı’ üzerinden, bunlara çok yer verildiği için metin eleştirisi yapmak, bir kısır döngü içinde debelenmek gibi geliyor bana.

Hatta 22 yıllık muhafazakâr iktidar döneminde insan kalitesindeki düşüşün telafisini arayan böyle bir çalışmayı dikkat çekici bulmak gerekiyor. Son seçimlerde kendini ‘muhafazakâr’ diye niteleyen iktidar en çok, ’ahlâkî üstünlük kaybı’ sebebiyle oy kaybetmedi mi? Ya da muhalefetin eleştirileri daha çok ’ahlak eksenli’ değil mi? Kibir ne, israf ne, yolsuzluk ne?

Benim asıl merak ettiğim konu, bu ’aklıselim, kalbi selim, zevki selim’ sahibi nesillerin hangi kadrolarla yetiştirileceği meselesi… Öncelikle bu kavramların içini doldurmak başlı başına bir mesele… Onları özümsemiş öğretici ve de yaşayan kadrolar bulmak bir mesele… Çocuklara – gençlere bu kavramları bir hayat felsefesi olarak telkin etmek bir mesele… Sonra;

‘….madde-mana, akıl-duygu, nefis-vicdan, insan-toplum ve zaman-mekân dengesi…’

Başlı başına bir felsefi muhteva… Hangi eğitim kadroları hangi süreçte özümseyecek de bunları genç nesillerin önüne taşıyacak? Bu gerçekten beklenen bir şey mi, yoksa fiyakalı niteliği sebebiyle mi kaleme alındı?

Doğrudan eğitim kadrolarının kişilik değerleri yanında, ülkeyi yöneten kadroların da, eğitimin bir parçası olduğu dikkate alındığında, mesela bir siyasi ahlâk eğitimi, mesela, bir ticari ahlak eğitimi, mesela bir anne – babalık eğitimi, mesela bir medya – iletişim ahlâkı eğitimi, hatta mesela bir ‘din adamı ahlâkı eğitimi’ gerekli değil mi?

Anlıyorum, çalışmanın adını ’Maarif’ diye koymak da, bizim camianın kadim hassasiyetini yansıtıyor. Ama onun hemen yanına ’Model’ eklenmiş… Düşündüm, onun yerine ne denebilirdi: Proje, yoo, o da yabancı, plan, o da yabancı… Tasarı mı? O da uydurma… Tasavvur belki… O da iddiasız görünmüştür… ’Maarif’ yerine ’Eğitim’ denseydi olmaz mıydı? Olmaz görünmüş demek ki… Oralardayız… Bir espri yapayım: Bakanlık kendi ismini gençlere ’Milli Maarif Bakanlığı’ şeklinde öğretebilirse, bu model de başarılı olacak demektir.

Neyse… Yüzyıllık bir proje bu… ’Türkiye Yüzyılı’na raptedilmiş… Nasıl olsa bir şey olur!

2 milyarlık İslâm dünyasının ’İnsan sermayesi – özgül ağırlık’ sorununa temas edip duruyorum. İçerde bir ’ukde – sancı’nın olması da iyi…

Muhalefet sadece ahlâk – erdem – değerler üzerinden eleştirel yaklaşmazsa akıllılık eder. Çünkü ahlâk herkese lâzım.”

(HABER MERKEZİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu